Aslında ülkemiz üretim ekonomisine baktığımızda sayısal olarak daha çok küçük ölçekli işletmelerin (Elli kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri sekiz milyon Türk Lirasını aşmayan işletmeler) ön planda olduklarını görebiliriz. Bu işletmelerin en büyük açmazı nitelikli eleman gücüne ulaşamamak, nitelikli elemanını elinden tutamamak veya günümüzün hızlı değişimlerine göre eleman yeteneğini geliştirememekten geçmektedir. Bu açmazı aşabilmenin en etkili yollarından birisi şirket içi eğitimlerdir.
Fakat şirketler bu eğitimlerde, elemanına olan güvensizliği ön plana çıkararak hareket etmektedir. Çünkü şirket yönetiminin aklında hep eleman işi bırakır giderse maliyetler boşa gidecek dürtüsü vardır. Bu çok sığ bir bakış açısıdır aslında. Şirketinizin bu tür eğitimlere önem verdiği bulunduğunuz piyasada duyulduğunda, bu sizin için en büyük referans olacaktır. Birçok kişi sizin personeliniz olmak için başvuruda bulunacaktır. Başvurular içinden en doğru personeli bulmak artık sizin için daha kolay olacaktır.
Elbette eğitimleri alıp sizi terk edecek elemanlar da olacaktır. Fakat doğru elemanı bulup şirketinizin çekirdek kadrosunu oluşturduktan sonra işler çok daha kolay olacaktır.
Ayrıca bu tür eğitimler şirket içi motivasyonu, rekabeti ve takım olma ruhunu (doğru ekip koordinasyonu ile) artıracaktır. Çünkü artık ‘bir elin nesi var iki elin sesi var’ atasözü tam da bugün için söylenmiş gibidir.
Diğer bir şirket açmazı ise kişilere proje müdürü/koordinatörü, fabrika müdürü-genel müdür gibi unvanlar verip, o unvana gerekli ve has yetkileri vermeden kişilerden şapkadan tavşan çıkarmasını beklemektir. Eğer şirket olarak halen tek adamlık hevesinde iseniz (one man show) unvan vermeyi bırakın. Çünkü şirketinizi yetkisiz yetkililerle doldurursanız alt kadrolarda tam bir kaosa neden olursunuz. Alt kadro çalışanları bunu anladığı anda (yetkisiz yetkili durumlarını) her şirket kararı-problemi vb. konular sizin iki dudak aranızdan çıkacaklara bağlı olacaktır. Üst yönetimin tüm bunlara ayıracak ve doğru kararlar verecek zamanı ve bilgisi varsa zaten yetkisiz yetkiliye gerek yoktur.
Şirketinizi bir futbol takımı gibi düşünün. Sizler kulüp başkanı olarak doğru üst düzey kişilerle çalışmak zorundasınız. Tam istediğiniz kişileri bulmak sorun olabilir. Mühim olan gelişmeye öğrenmeye açık insanları, vizyon sahibi yöneticileri bulmaktır. Şirket içi eğitimlerle bu alt yönetim kadrosunu istediğiniz düzeye getirebilirsiniz. Eğer doğru kişileri bulamadıysanız zorlamaya gerek yok, hemen B-C planlarını (sabırsız olmadan) devreye sokmak gerekir.
Aslında şirket yönetimi demek çok dinlemek anlamına gelmektedir. Alt yönetim kadronuz size devamlı istek-öneri-sorunlarla geliyorsa, şunu unutmayın! Bozuk saat bile günde 2 defa doğru zamanı gösterir. Üst yönetim olarak bu doğru zamanları tespit edebilmek gerekir. Her söyleneni kulak arkası etmek veya şirket içi dengeleri bozmamak (denge siyaseti) adına dondurucuya almak en büyük tehlikedir. Çözüm bulamayan alt yönetimde huzursuzluk başlar. Hiç ummadığınız bir anda yine tek başınıza karar verecek kadar yalnız kalabilirsiniz. Çünkü kendine güvenen kaliteli hiç bir alt yönetici çözüm üretemediği yerde durmak istemez.
Elmas, dünyamızın derinliklerinde saklıdır. Yönetici olarak o elması bulmak ve en iyi şekli verebilmek için ego ve ön yargılarınızdan sıyrılın. Unutmayalım! Kimse mükemmel değildir. Şirket sahibi olarak çok vizyon sahibi, çok bilgili olabilirsiniz. Fakat takımınız sizinle birlikte düşünemiyor ve hareket edemiyorsa ne fayda… Suçlu yine sizsiniz. Çalışanlarınıza değer veriniz. Şirket içi eğitimler ve yetki paylaşımları sizi büyütecektir. Çalışanlarınızın mutluluğu şirket bağımlılığını artıracaktır. Bu da size uzun soluklu başarı getirecektir.
“Bilgi paylaştıkça büyür” mantığı ile çalışmalarımızı yönlendirmeliyiz.