Connect with us

Sektör Haberleri

ZF 2019 Finansal Sonuçları: Yeni siparişler ve yüksek yatırımlar ZF’yi zorlu piyasa koşullarına hazırlıyor

Published

on

Friedrichshafen, Almanya. ZF Friedrichshafen AG, 2019 yazında revize edilen yıllık hedeflerine zorlu bir ortamda ulaştı. 36,5 milyar Avro olan şirket cirosu (para birimi ve birleşme & satın alma etkilerine göre ayarlanmıştır) bir önceki yılın 36,9 milyar Avroluk (organik olarak eksi yüzde 1,9) rakamının biraz altında kaldı. Düzeltilmiş faaliyet karı 1,5 milyar € (2018: 2,1 milyar €) ve düzeltilmiş faaliyet kâr marjı yüzde 4,1(2018: yüzde 5,6) oldu. Aralık sonunda ZF’nin dünya çapında 147.797 çalışanı bulunuyordu. COVID-19’un doğurduğu sonuçlarla başa çıkmak için acil önceliklerinin yanı sıra ZF, geleceğin mobilite ihtiyaçlarını da şekillendirmek için “Yeni Nesil Mobilite” stratejisinin uzun vadeli hedeflerini takip ediyor.

Friedrichshafen’da düzenlenen basın toplantısında konuşan ZF Group CEO’su Wolf-Henning Scheider, “Şu anda piyasaların bir gecede nasıl çöktüğüne tanık oluyoruz” dedi. “ZF’de, COVID-19’un yayılmasına hızlı ve kararlı bir şekilde müdahale ettik ve çalışanlarımızın sağlığına ve çıkarlarına şirketin çıkarları doğrultusunda en iyi şekilde öncelik verdik. Amacımız, uygun araçların bulunduğu her yerde istihdam ve gelir sağlayarak ZF’deki yolumuzu takip etmek. Bunu yaparken sosyal sorumluluğumuzun bilincinde hareket ediyor ve çalışanlarımızın sağlığının korunmasına katkıda bulunuyoruz. Ayrıca, şu anda tüm şirketler için zorlayıcı ekonomik koşulların dengelenmesine yardımcı olabiliriz.” dedi.

Scheider, ZF’nin bu ciddi durumda bile kendinden emin bir şekilde müşterilerinin ve araç üreticilerinin operasyonlarına tekrar başlaması ile Avrupa ve ABD’deki tesislerde üretimi arttırmaya hazırlandığını vurguladı. Asya’da üretime kaldığı yerden devam edilmeye başlandı. Scheider, “Güvenilir bir iş ortağı olarak müşterilerimizin ve tedarikçilerimizin yanında olmaya ve ihtiyaç duyduklarında onları desteklemeye devam edeceğiz” dedi.

2019’da yüksek harcamalar ve piyasadaki zayıflıklar ile nitelendirilen önemli rakamlar

ZF Group’un 2019’daki 36,5 milyar € seviyesindeki satışları, bir önceki yılın (36,9 milyar €) altında kaldı. Kur farkı ve birleşme & satın alma etkilerinden arındırılmış organik satışlar yüzde 1,9 azaldı. Scheider, “Global ekonomik koşullar ve endüstrimizin genel anlamda dönüşümüne bağlı karşılaştığı zorluklar geçen yıl piyasa üzerinde somut bir etki yarattı” dedi. “Yine de yeni nesil hibrit özellikli 8 vitesli otomatik şanzımanımız ile otomobil ve otobüs segmentlerine yönelik elektrikli tahrik sistemleri örneğindeki gibi çok sayıda yüksek hacimli sipariş aldık.”

Düzeltilmiş FAVÖK 1,5 milyar € (2018: 2,1 milyar €) olarak gerçekleşirken, düzeltilmiş FAVÖK marjı ise yüzde 4,1’e (2018: yüzde 5,6) geriledi. Kazançları, yükselen araştırma ve geliştirme (AR-GE) harcamaları ve gelecekteki teknolojiler için yeni tesis (örneğin Almanya, Sırbistan ve Çin’deki elektrikli araç üretim tesisleri) kurulumu etkiledi. Buna ek olarak, otomotiv endüstrisindeki ekonomik gerileme de sonuca katkıda bulundu. Birleşme ve satın alma işlemleri için düzeltilmiş serbest nakit akışı 803 milyon € (2018: 891 milyon €) olarak gerçekleşti.

ZF, zayıf piyasalara istikrarlı bir şekilde müdahale etti, yatırımları gözden geçirdi ve gereken yerde yatırımları erteledi. ZF Group CFO’su Dr. Konstantin Sauer, “Maliyet yapımızı değişen piyasa durumuna göre ayarlayabildik” dedi. Sözlerine “Bu, ZF’nin mali sonuçlarının 2019 ortalarında öngörülen ve revize edilen aralıkta kalmasını sağladı. Ancak, bu rakamlar uzun vadeli stratejik hedeflerimizi karşılamıyor. Bu nedenle, daha fazla gelişme kaydetmek için maliyet yapımız üzerinde çalışmaya devam ediyoruz. İş süreçlerinin artan şekilde dijitalleşmesi de buna katkıda bulunmalıdır.” diye devam etti.

Maddi duran varlıklara yapılan yatırımlar 1,9 milyar € tutarında (2018: 1,6 milyar €) gerçekleşti. Yüzde 5,2 ile yatırım oranı 2018’e göre önemli oranda yükseldi (yüzde 4,3).

CFO Sauer’in de açıkladığı gibi, ticari araç fren üreticisi WABCO’nun planlanan satın alımını finanse etmek başarılı bir hareketti. Bu amaçla ZF, geçtiğimiz Ekim ayında sermaye piyasasına toplam 4,8 milyar € ‘luk tahvil ve bono kredileri verdi. Sauer, “Bu finansmana beklediğimizden çok daha fazla yatırımcıdan talep geldi” dedi. “Bu durum, mali piyasanın bu satın alma potansiyelini gördüğünü ve desteklediğini gösteriyor.”

Araştırma ve geliştirmeye daha fazla kaynak ve yeni ortaklıklar

Zorlu ortama rağmen, ZF Ar-Ge harcamalarını 2,7 milyar € ‘ya çıkardı (2018: 2,5 milyar €). Ar-Ge oranı yüzde 6,7’den yüzde 7,3’e yükseldi. ZF Group CEO’su Scheider, “Mevcut krizi aştığımızda, geleceğin teknolojilerine odaklanmaya devam etmek istiyoruz” dedi. “Bu, lider sistem tedarikçisi olarak yetkinliklerimize yenilerini eklememizi sağlayacak.”

ZF’nin kendi kaynaklarına ek olarak, katılımlar ve ortaklıklar şirketin Ar-Ge’sinde, özellikle otomatik tahrik sistemlerinde belirleyici bir rol oynuyor. Bunlar örneğin, köklü bir otonom elektrikli yolcu taşıma sistemleri tedarikçisi olan Hollandalı şirket 2getthere’ın yüzde 60’lık çoğunluk hissesinin satın alınmasını ve buna ek olarak, geliştirme süreçlerini iyileştirmek ve ZF’nin yazılım yeteneklerini önemli ölçüde artırmak amacıyla Microsoft ile yakın zamanda üzerinde anlaşmaya varılan iş birliğini içeriyor. Scheider, “Bu durum, yazılım güncellemeleri için esneklik ve kısa teslimat sürelerine ihtiyaç duyan müşterilerimiz için önemli” dedi. “Ayrıca, donanım henüz mevcut olmasa bile yazılım geliştirebileceğiz. ZF, otomotiv pazarında bireysel ürünler olarak da yazılım çözümleri sunacak.” dedi.

Yıl öncesi rakamının biraz altında çalışan sayısı

2019’un sonunda, ZF dünya çapında 147.797 (2018: 148.969) personel istihdam etti. Asıl plan, işgücünü arttırmakken, yaşanan yüzde 0,8’lik düşüş, ekonomik iklimin zayıfladığını gösteriyor. ZF, piyasa koşulları nedeniyle Çin’deki kapasitesinde (%9,7 düşüşle 13.289 çalışana) ve ABD’de (%7,5 düşüşle 11.069 çalışana) düzenlemeye gitti. Almanya’da çalışan sayısı bir önceki yıl olduğu gibi 50.900 civarında kaldı. Elektrikli mobilite, otonom sürüş ve yazılım geliştirme alanlarında ek istihdam yaratıldı. Bu şu anda dünya çapında araştırma ve geliştirme alanında çalışan yaklaşık 19.400 (2018: 17.100) çalışan bulunuyor.

2040 yılına kadar iklim koruma hedefleri belirlendi

Geleceğe yönelik mobilite çözümleri sağlayıcısı olarak ZF, lokasyonlarında hem temiz ve verimli teknolojiler sunarak hem de CO2 ayak izini azaltarak Paris Anlaşması’na bağlı kalıyor. Bu amaçla, şirket geçen yıl Kurumsal Karbon Ayak İzi’ne (CCF) dayanan bir iklim koruma stratejisi geliştirdi. Bu stratejide, ZF tesislerindeki sera gazı emisyonlarını (özellikle CO2) büyük ölçüde azaltmayı hedefliyor. Scheider, “Hedefimiz, BM İklim Konseyi’nin şartnamelerine uygun olarak 2040 yılına kadar iklim koruma hedeflerini gerçekleştirmek” dedi. “Bunu başarmak için mevcut enerji verimliliği programlarımızı genişletiyoruz ve kendi kaynaklarımızdan gelen yeşil enerjiye daha fazla odaklanıyoruz.” ZF, rüzgâr enerjisiyle sürdürülebilir enerji üreterek, tesislerinin dışındaki iklimi korumaya da önemli bir katkı sağlıyor.

2020 genel görünümü

ZF’nin yıllık mali tablolarının onaylanmasının ardından yayılan COVID-19 ile birlikte global ekonomik durumda köklü değişiklikler meydana geldi. Scheider, “Dünya sosyal ve ekonomik durma noktasına geldiğinde, benzeri görülmemiş bir durumla karşı karşıya kalırız” dedi. “Etkileri belirsiz, bu yüzden şu anda 2020 için geçerli bir tahmin yapabilecek durumda değiliz. Çalışanlarımızı korumak, virüsün yayılmasını durdurmak ve şirketimizin istikrarını sağlamak için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. ‘Yeni Nesil Mobilite’ stratejimizle gelecek için planlanan mobilitenin gerçeğe dönüştürülmesi için uzun vadeli iyi bir hazırlık yaptık.” dedi. Hibrit özellikli 8 vitesli otomatik şanzıman için aldığımız yedi milyar avroluk siparişler ve aktif güvenlik teknolojisi (Entegre Fren Sistemi/IBC) alanındaki yeni işler, elektrikli otobüs tahrik sistemlerine olan talebin sürekli artması ve otomatik tahrik sistemleri için Ar-Ge siparişleri ile birlikte ZF’nin sağlam ve uzun vadeli perspektifleri bulunuyor.

Önemli rakamlara bakış

2019 2018
ZF’nin konsolide Grup satışları 36,5 milyar € (milyar) 36,9 milyar €
Global işgücü 147.797 148.969
FAVÖK (düzeltilmiş) 1,5 milyar € 2,1 milyar €
FAVÖK marjı (düzeltilmiş) %4,1 %5,6
Ar-Ge Harcamaları 2,7 milyar € 2,5 milyar €
Sabit varlık yatırımları 1,9 milyar € 1,6 milyar €
Öz Kaynak Oranı %22,0 %26,2
Serbest nakit akışı (düzeltilmiş) 803 milyon € 891 milyon €
Avrupa Satışları 16,7 milyar € 17,4 milyar €
–          Almanya’dakiler 7,1 milyar € 7,4 milyar €
Kuzey Amerika satışları 10,4 milyar € 10,3 milyar €
–          ABD Satışları 8,8 milyar € 8,4 milyar €
Güney Amerika satışları 1,1 milyar € 1,0 milyar €
Asya – Pasifik satışları 7,8 milyar € 8,0 milyar €
–          Çin satışları 5,8 milyar € 6,2 milyar €
Afrika satışları 469 milyon € 233 milyon €

 

Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.

Continue Reading

Sektör Haberleri

Global redüktör pazarının 2023 yılında 30 milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyor

Published

on

By

Araştırma şirketi Research and Markets, endüstriyel redüktör pazarını derinlemesine bir şekilde incelediği pazar araştırma raporunu yayınladı. Bugüne kadar 800’den fazla sektör üzerinde 900 binden fazla pazar araştırma raporu yayınlayan Research and Markets, 2023’te %4,9’luk büyüme öngördüğü global endüstriyel redüktör pazarının 2023 yılında 30 milyar dolara yükseldiğini açıkladı.

İmalat, inşaat, otomotiv ve daha birçok sektörde katalizör rolü oynadığı için ekonomik büyüme ve kalkınmayı teşvik etmede çok önemli bir rol oynayan endüstriyel redüktör sektörü, araştırma şirketi Research and Markets’in yayınladığı Endüstriyel Redüktör Global Pazar Raporu 2023’te detaylı bir şekilde ele alınıyor. Endüstriyel otomasyon alanındaki stratejiler ve gelecek trendler hakkında güncel bilgiler sunan rapor, pazar tahminleri ve büyüklüğünün yanı sıra ürün inovasyonu ile stratejik satın almaların bu pazarda nasıl rekabet avantajı yarattığını gözler önüne seriyor.

Temel pazar segmentleri, bölgesel dağılımları ve pazar katılımcılarının ayrıntılı profillerini bu önemli araştırma ile sunan Research and Markets, 2022’de 28,59 milyar dolar olan küresel endüstriyel redüktör pazarının 2023’te %4,9’luk Yıllık Bileşik Büyüme Oranı ile (CAGR) 30 milyar dolara yükseldiğini açıklıyor.

2027 yılında 36,43 milyar dolar

Rusya-Ukrayna savaşının Kovid-19 salgınından sonra küresel ekonomik toparlanma şansını sekteye uğrattığına vurgu yapılan Endüstriyel Redüktör Global Pazar Raporu 2023’te, bu iki ülke arasındaki savaşın birden fazla ülkeye ekonomik yaptırım uygulanmasına, emtia fiyatlarında artışa ve tedarik zincirinde aksamalara yol açarak mal ve hizmetler genelinde enflasyona neden olduğu ve dünya genelinde birçok pazarı etkilediği belirtiliyor. Küresel ölçekte 2022 yılını 28,59 milyar dolarla kapatan Endüstriyel redüktör pazarının, 2023’te 30 milyar dolara yükseldiğini öngören Research and Markets, sektörün 2027 yılında %5,0’lık bir yıllık bileşik büyüme oranıyla 36,43 milyar dolara ulaşmasını bekliyor.

Asya-Pasifik’in en hızlı büyüyen bölge olması bekleniyor

Endüstriyel redüktör pazarının; eşmerkezli, şaft montajlı ve dik açılı, tahrik mili, debriyaj mili, ana mil, ara mil, karşı mil, vites değiştirme çatalının satışlarından oluştuğu bilgisinin yer aldığı raporda, Asya-Pasifik’in 2022 yılında pazardaki en büyük bölge olduğu ve tahmin döneminde en hızlı büyüyen bölge olması beklendiği paylaşılıyor. Endüstriyel Redüktör Global Pazar Raporu 2023; Asya-Pasifik, Batı Avrupa, Doğu Avrupa, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Orta Doğu ve Afrika bölgelerini kapsıyor.

Endüstriyel otomasyonun itici faktör etkisi

Tekrarlayan faaliyetleri veya görevleri gerçekleştirmek için bir süreci, makineyi veya cihazı düzenleyen ve izleyen bilgisayarlı sistemler olan endüstriyel otomasyon sistemlerinin, işletmedeki insan emeğini azaltmak ve iyileştirmek için kendi başlarına çalışacak şekilde tasarlandıklarına değinilen raporda, endüstriyel otomasyonun giderek daha fazla benimsenmesinin endüstriyel redüktör pazarı için önemli bir itici faktör oluşturduğuna vurgu yapılıyor.

Araştırmada verilen örneğe göre, konuyla ilgili düzenlenen bir ankette 2021 yılında robotların, katılımcıların montaj ve üretim tesislerinin %44,9’unun ayrılmaz bir parçası olarak kullanılıyor. Daha spesifik olarak, robotlara sahip olan işletmelerin %34,9’u işbirlikçi robotları (cobot) kullanırken, diğer %65,1’i yalnızca endüstriyel robotlar kullanıyor. Dolayısıyla, endüstriyel otomasyonun giderek daha fazla benimsenmesi, endüstriyel redüktör pazarı için önemli bir itici faktör görevi üstleniyor.

İnovasyon popülerlik kazanıyor

Ürün inovasyonunun endüstriyel redüktör pazarında popülerlik kazanan önemli bir eğilim olduğuna dikkat çekilen Research and Markets raporunda, konuyla ilgili şu ifadeler kullanılıyor: “Endüstriyel redüktör pazarında faaliyet gösteren birçok şirket, pazardaki konumlarını güçlendirmek için yenilikçi ürünler geliştiriyor. Örneğin, 2020 yılının Ekim ayında ABD merkezli bir dişli motor, endüstriyel redüktör ve hız düşürücü üreticisi olan Sumitomo Drive Technologies, yeni Hansen M5CT endüstriyel redüktörünü piyasaya sürdü. Hansen M5CT, mevcut üç ürün serisinin deneyimine dayanan geleceğe yönelik bir geliştirmedir. 2022’nin Mart ayında ise ABD merkezli bir teknoloji şirketi olan RNWBL, LLC, açıklanmayan bir miktar karşılığında yeniden üretilmiş dişli kutuları, ana miller, parçalar ve diğer hizmetleri sağlayan ABD merkezli bir dişli kutusu üreticisi Gearbox Express’i satın aldı. Bu satın alma sayesinde RNWBL; rüzgar, güneş ve daha geniş yenilenebilir enerji sektörüne saha hizmetleri ve teknoloji sağlamaya odaklandı.”

Rapor detayları

  • Tahmin dönemi: 2023 – 2027
  • 2023’te öngörülen pazar değeri: 30 milyar dolar
  • 2027 itibarıyla tahmin edilen pazar değeri: 36,43 milyar dolar
  • Yıllık bileşik büyüme oranı: %5,0
  • Kapsanan bölgeler: Küresel

Kaynak: https://www.researchandmarkets.com/reports/5751575/industrial-gearbox-global-market-report

Continue Reading

Genel

Madencilik ve metal sektörü, karbonsuzlaşma planlarını büyüme için bir fırsat olarak görüyor

Published

on

By

KPMG’nin karbonsuzlaşma konusunda üst düzey yöneticilerin görüşlerini aldığı “2023 Küresel Madencilik ve Metal Sektörü Genel Görünümü” raporuna göre küresel ekonomi karbonsuz bir geleceğe doğru ilerlerken madencilik ve metal sektörü, bu dönüşüm için gerekli ham maddeleri karşılayabileceğinden emin görünüyor. Daha yeşil bir gezegene geçişte kullanılacak malzemelere olan talebi karşılayabileceklerine güvenenlerin oranı yüzde 86’yı buluyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, Paris Anlaşması’nın hedeflediği iki santigrat derecenin altında bir sıcaklık artışı hedefine 2040 yılından önce ulaşılabilmesi için temiz enerji teknolojileri için gerekli olan maden talebi bugünkünün dört katına ulaşacak. Küresel ekonomi karbonsuz bir geleceğe doğru ilerlerken madencilik ve metal şirketlerinin, net-sıfır bir dünyaya geçişi desteklemek için rüzgâr türbinleri, güneş panelleri ve elektrikli araçlar için gerekli olan ve sürekli talebi artan mineralleri karşılayıp karşılayamayacakları akıllardaki önemli sorulardan biri.

KPMG, bu sorunun cevabını bulmak için çelikten kömüre ve lityuma kadar geniş bir yelpazede madencilik ve metal faaliyetlerini temsil eden 400’ün üzerinde üst düzey yönetici ile bir anket çalışması gerçekleştirdi. Ankete göre madencilik ve metal sektörü, dönüşüm için gerekli ham maddeleri karşılayabileceklerinden emin görünüyor. Daha yeşil bir gezegene geçişte kullanılacak malzemelere olan talebi karşılayabileceklerine çok güvenen ve güvenenlerin oranı yüzde 86’yı buluyor. KPMG, yöneticilerin genel olarak neden iyimser olduğunu ve bu hedefleri nasıl başarmayı planladıklarını anlamak için ise anket verilerini ayrıntılı olarak analiz etti. Ayrıca kritik madenleri üreten şirketlerin CEO’ları ile görüşmeler yapıldı ve sektörde geniş deneyime sahip uzmanların öngörüleri de dikkate alındı.

Karbonsuzlaşma planları bir maliyet değil büyüme için fırsat

Anket sonuçlarına göre yöneticilerin önemli bir çoğunluğu, şirketlerinin ve sektörün genel olarak büyüme potansiyeline güveniyor. Metal ve madencilik sektörü yöneticilerinin gelecek konusunda güvenli olmalarının bir nedeni, karbonsuzlaşma planlarını bir maliyet değil büyüme için bir fırsat olarak görmeleri. “Karbon ayak izini teknoloji yatırımları aracılığıyla dönüştürmek” yüzde 43 ile önümüzdeki beş yıl içindeki en önemli fırsat olarak değerlendiriliyor. Operasyonların maliyet verimliliğini teknoloji yatırımlarıyla iyileştirmek az farkla (yüzde 41) ikinci sırada yer alıyor. Katılımcıların üçte birinden fazlası (yüzde 36) ise faaliyetlerini satın alma ve varlık satışları yoluyla dönüştürmeyi planlıyor.

Madencilik şirketlerinin karbon emisyonunu azaltmak için şimdiden gösterdiği hızlı ilerleme, karbonsuzlaşma çabalarına daha fazla yatırım yapmaları için onları cesaretlendiriyor. Anket, madencilik ve metal işleme sektörünün çevresel etkileriyle başa çıkmak için en yüksek önceliğin enerji tüketim verimliliğini arttırmak olduğunu gösteriyor (yüzde 41). Bu, su (yüzde 16) ve atık (yüzde 21) yönetimini geliştirmekten neredeyse iki kat önemli olarak değerlendiriliyor.

ESG hedeflerinde sosyal etki daha fazla önem kazanıyor

Madencilik ve metal şirketleri karbon ayak izlerini azaltmaya ciddi yatırım yaparken aynı zamanda ESG (çevresel, sosyal, yönetişim) hedeflerine de odaklanıyorlar. Aynı zamanda, sektör ESG’deki “S” (sosyal) harfine de büyük dikkat gösteriyor. ESG hedefleri daha temelde insan odaklı bir gündem haline geliyor ve esas odak çalışanlar ve yerel topluluklar gibi paydaşlar oluyor. Anketteki yöneticiler, madencilik ve metal üretim faaliyetlerinin sosyal etkisi ile mücadele etmede en yüksek önceliğin, çalışanlara sağlık hizmetleri, ücretli izin ve emeklilik hakları sunmak olduğunu düşünüyorlar (yüzde 44). Bunu yüzde 33 ile işçi güvenliğini geliştirmek ve yüzde 32 ile geçimi sağlayacak maaş ödemek yanıtları takip ediyor. Ankete katılan yöneticilerin bazıları, metal ve madencilik şirketlerinin sadece yerel topluluklara değil genel halka da dikkat etmeleri gerektiğine de inanıyor.

Yetenekli liderliği de ESG içindeki insan unsurunun başka bir yönü olarak öne çıkıyor. Ankete katılanlar, şirketin net-sıfır hedefi ve bu yoldaki ilerlemesi hakkında paydaşlarla açık ve tam iletişimin sağlanmasını (yüzde 46) şirketlerin ESG hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olacak en etkili yöntemin olarak gösteriyor. Bunu yüzde 45 ile “CEO ve yönetim kurulunun net-sıfır hedeflerine kendilerini adamaları” yanıtı takip ediyor. Üçüncü sırada ise “net-sıfır hedefimize ulaşma konusundaki ilerlemeyi ölçmek için doğru ölçüm metriklerine sahip olduğumuzdan emin olmak” yanıtı yer alıyor.

Teknoloji yeni dönemi şekillendiren ana itici güç

Yeni teknolojiler ve inovasyonların ortaya çıkması ise metal ve madencilik sektörünün bu yeni dönemini şekillendiren değişimlerin ana itici güçlerinden biri olarak gösteriliyor. Teknolojik gelişmeler yöneticilerin beş yıllık talep tahminlerini etkileyen en önemli etken olarak görülüyor. “Şirketinizin önümüzdeki beş yıl için talep tahminlerini etkileyen en önemli etkenler nelerdir?” sorusu yöneltildiğinde ilk sırada teknolojik değişimler (yüzde 54) yanıtı yer alıyor. Önümüzdeki beş yılda maden üretimini artırmaya en çok etkisi olacak iki teknoloji hangileridir?” sorusuna verilen yanıtlar ise şu şekilde sıralanıyor: 5G Ağları (yüzde 26), nesnelerin interneti (yüzde 24), arama teknik ve teknolojilerindeki gelişmeler (yüzde 24), yeni çıkarma teknolojileri (yüzde 24) ve yapay zekâ (yüzde 23).

“Madencilik ve metal sektörünün üretimlerini hızla arttırmaları gerekiyor”

Rapor sonuçlarını değerlendiren KPMG Türkiye Metal & Maden Sektör Lideri ve Şirket Ortağı Burak Yıldırım, “Eğer iklim değişikliğini yavaşlatma ve sonunda tersine çevirme şansını yakalamak istiyorsak dünya ekonomisini karbonsuz hale getirmeliyiz. Küresel işletmelerin karbon nötr bir geleceğe geçiş için ihtiyaç duydukları malzemeleri tedarik etmek adına madencilik ve metal sektörünün üretimlerini hızla arttırmaları gerekiyor. Bununla birlikte, bu artışı çevreye zarar vermeden gerçekleştirmeli ve faaliyetlerini daha az karbon salınımı sağlayacak şekilde yeniden yapılandırmalıdırlar. Bu dönüşüm ise raporumuzu hazırlamak için görüşlerine başvurduğumuz yöneticilere ve sektör oyuncularına bağlı olacaktır. Şirket yöneticilerinin sorumlulukları, öncelikle sektörü daha sürdürülebilir bir yola yönlendirmek ve tüm paydaşları sürdürülebilirlik konusunda ikna edebilmektir. Ankete katılan bir sektör yöneticisinin belirttiği gibi, metal ve minerallere olan ihtiyaç hiç bu kadar yüksek olmamıştı, ancak yeni madenler açmak da hiç bu kadar zor olmamıştı. Aynı zorluk, karbon emisyonunu azaltacak yeni süreçlere hızla yatırım yapmak zorunda olan çelik ve diğer metal üreticileri için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Raporumuzda, bu zorluklar ve ortaya çıkan fırsatlar hakkında öngörüler sunmayı amaçladık.” dedi.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Continue Reading

Trendler

Güç Aktarım Sistemleri - Redüktörler, Rulmanlar, Motorlar, Sürücüler sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et