Genel anlamda, güç aktarımında yağ veya su gibi bir akışkan kullanılan sistemler hidrolik, hava veya gaz kullanılan sistemler ise pnömatik sistemler olarak sınıflandırılırlar.
Hidrolik ve pnömatik sistemler bir bütün olarak akışkan gücü sistemlerini oluştururlar.
Hidrolik, akışkan gücünün mekanik özelliklerini inceleyen bilim dalına verilen isimdir. Kelime, Fransızca, “su basıncı ile çalışan mekanizma, fizikte sıvılar mekaniği” anlamına gelen “hydraulique” sözcüğünden dilimize yerleşmiştir. Sözcüğün Fransızcaya ise Eski Yunancadan girdiği kabul edilmektedir.
Pnömatik kelimesi ise havanın özelliklerini, hareketlerini ve davranışını inceleyen bir bilim dalı olmanın yanında; sıkıştırılmış hava ve gaz gücü ile çalışan iş elemanlarının (silindirler ve motorlar) ve kumanda elemanlarının (valfler) çalıştırılmalarında gerekli olan endüstriyel uygulamaları kapsayan bir tabirdir. Pnömatik terimini kökeni Yunancadaki “nefes almak” anlamındaki “pneuma” sözcüğüdür.
Hidrolikte sıkıştırılması mümkün olmayan akışkan gücü ile yani yağ ve su gibi akışkanlarla enerji iletimi sağlanırken; pnömatikte sıkıştırılabilir akışkan gücü yani hava ve gaz gibi akışkanlarla iletim sağlanmaktadır.
Hidrolik sistemlerin kullanılmasıyla çok büyük enerji sağlanabilirken; pnömatik sistemler, sıkıştırılmış akışkanlardan istifade ettiklerinden, nispeten daha düşük kuvvetler elde edilmek için kullanılırlar.
Tarih boyunca insanlar hidrolik enerjiden çok çeşitli şekillerde istifade etmişlerdir. Antik çağlardan bu yana insanlar akarsuların enerjisinden, değirmeni döndürmek ya da ağır yükleri bir yerden bir yere taşımak için istifade etmişlerdir. İnsanlık tarihinin ve medeniyetin gelişimi içerisinde bilim insanlarının ortaya koyduğu yeni prensiplerle bu alanda pek çok ilerleme kaydedilmiştir. Dairesel ve doğrusal hareketlerin üretilmesi için ortaya çıkan yeni fikirler ve yapılan bilimsel çalışmalar günümüzün modern sistemlerine varan yolu açmıştır.
Teknolojinin ilerlemesi ve gelişmesine paralel olarak hidroliğin ifade ettiği anlam da değişime uğramıştır. Hidrolik sistemlerin temel prensipleri artık istenilen debi ve basınçta enerjinin elde edilmesi, bu enerjinin kontrol edilmesi ve iletilmesini ifade eder hale gelmiştir.
Teorik ve tarihi açıdan modern hidroliğin temelleri 17. yüzyılın ortalarında Fransız Fizikçi Blaise Pascal tarafından, kendi adı ile anılan Pascal Yasası ile atılmıştır. Pascal Yasası; bir kaptaki sıvının serbest yüzeyine uygulanan basıncın, sıvının temas ettiği tüm yüzeylerde, eşit oranda bir basınç yaratacağı esasını ortaya koymuştur.
Hidrolik sistemler esas olarak; yüksek güç yoğunluğu, nispeten düşük enerji sarfiyatı, enerji depolama kabiliyeti, hassas hareket, yumuşak ve kademesiz hareket kabiliyeti; aşırı yüklere karşı güvenli, darbesiz, kuvvet ve torku sabit tutma kabiliyeti ile; genelde kapalı ve korunmuş bir sistem olmaları dolayısıyla makine imalat sanayiinde halen çok önemli görevler üstlenmeye devam etmektedirler.
Pnömatiği, endüstriyel tanım olarak gaz basıncı ile çalışan sistemlerin hareket ve kontrolünü sağlayan sanayi dalı olarak ifade edebiliriz. İlk pnömatik uygulamalar 19. yüzyılın ortalarında başlamış olmakla beraber; bugün anladığımız anlamda geniş çaplı uygulamalar 20. yüzyılın ortalarında itibaren başlamıştır.