Win Eurasia 2019’da Mitsubishi Electric standına konuk olduk ve Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri OEM İş Geliştirme Kıdemli Müdürü Tolga Bizel ile Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Ürün Yönetimi Departman Müdürü Cem Kıbrıslı’yla birer söyleşi gerçekleştirdik.
Tolga Bizel: “Bizim bakış açımız içinde yer alan insanla birlikte dijital dönüşümünü sağlamış fabrikalar”
İlk olarak görüştüğümüz Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri OEM İş Geliştirme Kıdemli Müdürü Tolga Bizel, sorularımza şu yanıtları verdi:
Kendinizden ve Mitsubishi Electric’teki görevinizden bahseder misiniz?
Ben Tolga Bizel, Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri OEM İş Geliştirme Kıdemli Müdürü olarak görev yapıyorum. Yaklaşık 5 yıldır Mitsubishi Electric Türkiye’de çalışıyorum. Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri olarak dünya çapında bir üretici olan markamızın ileri teknoloji çözümleri ve mühendislik deneyimimiz ile Türkiye’deki fabrikaların otomasyon ihtiyaçlarını karşılamak için çalışıyoruz.
Mitsubishi Electric’in Endüstri 4.0 vizyonu hakkında bilgi alabilir miyiz?
Mitsubishi Electric, endüstrinin bu yeni evresiyle yakından ilgileniyor. Endüstri 4.0 kavramı yoğun olarak Avrupa’da kullanılan bir kavram olmakla birlikte aslında Asya’da da yankı buluyor. Bu bölgede de Endüstri 4.0 konseptleriyle ilgili çalışmalar yürütülüyor. Mitsubishi Electric, 2003 yılından beri dijital dönüşüm süreçlerine yönelik teknolojiler geliştiriyor. 2011 yılında Endüstri 4.0 sürecinin başlamasıyla birlikte de kendi işlettiği platformlarla endüstrinin bu yeni evresine yanıt vermeye başladı. İş ortaklarımızla birlikte bu dijital dönüşüm evresine daha esnek, daha verimli ve daha ekonomik olarak adapte olmak konusunda yoğun şekilde çalışmalar yürütüyoruz.
Fakat biz bu yeni evreyi biraz farklı işliyoruz. 2003 yılından beri e-F@ctory konsepti adı altında dijital dönüşüm süreçlerini yakından takip eden bir marka olarak hat üretiminin hücresel üretime dönüşeceği öngörüsüyle ilerliyoruz. Bu dönüşümün tam ortasında da insan faktörü yer alıyor. Geçen yıl CeBIT Fuarı’nda Japonya ve Almanya’nın liderleri birlikte bir açıklama yaptılar ve Japonya’da “Inovation 25” konseptinin “Society 5.0” konseptiyle taçlandırılarak, Endüstri 4.0’a daha aydınlık fabrikalarla yanıt vermek adına içinde insan olan bir dijital dönüşüm çağının başladığını ilan ettiler. Dolayısıyla bizim bakış açımız içinde yer alan insanla birlikte dijital dönüşümünü sağlamış fabrikalar olarak öne çıkıyor.
Endüstri 4.0’la ilgili temel tartışmalardan birisi bir işsizlik dalgası yaratabileceği korkusuydu. Bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz.
Endüstrinin evrelerini, o evrenin tecrübeleriyle değerlendirip düşünmezseniz, bir önceki endüstri evresindeki kurallarla yeni ortaya çıkan endüstri evresinin ortaya çıkaracağı sonuçları değerlendirirseniz, yanılgıya düşersiniz. Bugün otomobilleri çoğunlukla biz insanlar kullanıyoruz, oysa bu yeni evrede bir yaşantı dönüşümü olarak araçları insanların kullanmayacağı ifade ediliyor. Bu durum da otomobil kullanmakla ilgili mesleklerin ortadan kalkacağı düşüncesiyle insanlar için bir risk oluşturma potansiyeline sahip diye düşünebiliriz. Çok eski tarihlerdeki endüstri evrelerine baktığınız zaman da birçok iş kolunun günümüze ulaşamadığını görüyoruz. Ancak o işleri yapanlar işsiz kalmadılar, o işlerin yerine başka işler çıktı. Bu endüstri evresinde de benzer bir süreç yaşanacağını söylemek mümkün. Daha önce adını duymadığımız yeni mesleklerin oluşması bekleniyor. Dolayısıyla otomobil süren insanlar yeni evrede araçları kontrol eden bir organizasyonu yöneten pozisyonda çalışacak belki de. Dolayısıyla insanlar işsiz kalmayacak.
Fakat resme ilk baktığınızda böyle bir hissiyat oluşuyor. Society 5.0 da işte bu çekinceleri ortadan kaldırmak için Japonya’nın ortaya sürdüğü bir konsept ve içinde esnek üretimin yöneticiliğini yapan insan faktörü var. Bu dönüşüm sadece fabrikalarda olmayacak; insan hayatında, eğitim sisteminde, hukukta ve tıpta da olacak. Dolayısıyla bu değişimin sonrasında ortaya çıkan yeni işlerde de yeni insanlar çalışacak. Belki kömür madenciliği olmayacak, kömür madenlerinde çalışan işçilerin yerine robotlar ve makineler çalışacak ama bilgi madenciliği gibi yeni bir meslek olacak ve bu insanlar bilgi madenciliği yapacaklar. Japonya, endüstrinin 3. evresinden sonra en fazla çalışan robot işçiye sahip ülkelerden biri konumunda; oldukça yoğun bir robot kullanımı var Japonya’da. Bununla birlikte Japonya işsizliğin de en az olduğu ülke. Bu açıdan bakıldığında ortada çok da dramatik bir sorun yok. Fakat kimi mesleklerin ortadan kalkacağı ve yerine ikame yeni mesleklerin geleceği uzmanlar tarafından kabul ediliyor.
Türkiye’de Endüstri 4.0’ın gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de Endüstri 4.0’a çok büyük bir ilgi var. Bu konuyla ilgili birçok seminer ve sempozyum düzenleniyor, bazı üniversitelerde kürsüler oluşturuluyor. Türkiye, bu endüstri evresini daha önceki endüstri evrelerine kıyasla çok daha yakından takip ediyor. Hangi işletmeye gitsek, hangi organizasyona katılsak görüyoruz ki insanlar Endüstri 4.0’la yakından ilgililer. İnsanlarımız dijital dönüşümün ülkemiz ve bölgemiz için taşıdığı büyük önemin farkında ve bununla ilgili çalışma ekipleri kuruluyor, eylem planları yayınlanıyor. Biz, Türkiye’de Endüstri 4.0’a yönelik ilgiden dolayı çok mutluyuz. Eğitim kurumları da insan kaynakları tarafında üstlerine düşeni başarılı bir şekilde yapıyor; şahsım ve şirketim adına teşekkür ediyorum kendilerine.
Mitsubishi Electric, Türk sanayicisine nasıl çözümler sunuyor Endüstri 4.0 alanında?
Mitsubishi Electric, dünyanın en büyük üretici firmalarından birisi. 2003 yılından beri e-F@ctory konseptiyle birlikte fabrikalarımızın dijital dönüşüm süreçlerinde edindiğimiz tecrübelerimizi iş ortaklarımızla paylaşıyoruz. Müşterilerimizle birlikte, konseptlerimizin hayata nasıl tesir ettiğini, yerinde ve uygulamalı olarak görüyoruz. Mitsubishi Electric’in Türkiye’deki organizasyonu gelişmeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıl Manisa’da ev tipi klima üreten fabrikamız faaliyete geçti. Bu fabrikada da e-F@ctory uygulamasının örnekleri mevcut ve bu örnekleri ziyarete açmayı hedefliyoruz. Böylelikle dijital dönüşümün üretim süreçlerinde nasıl yer bulduğunu görmek için Japonya’ya gitmeye gerek kalmayacak, Manisa’daki Mitsubishi Electric fabrikasında bununla ilgili fikir sahibi olunabilecek.
Mitsubishi Electric Türkiye’nin Endüstri 4.0 alanındaki yatırımlarından ve uygulamalarından bahseder misiniz?
Konu bu kadar çok ilgi çekici olunca ortaya uygulama örnekleri de çıkıyor. Yaklaşık dört yıldır bu konseptle ilgili Türkiye’de faaliyet gösteriyoruz. e-F@ctory konseptinin üretim süreçlerine etkilerini iş ortaklarımızla, son kullanıcılara ve mühendislik firmalarına anlatıyoruz. Bu alanda iş ortaklarımızla birlikte hayata geçirdiğimiz çok sayıda proje de var. Birçok firmanın kurduğu e-F@ctory departmanına üyeyiz; danışman olarak destek veriyor ve fikir beyan ediyoruz. Bazı firmalarla da bütün dijital dönüşüm süreçlerinin yüklenicisi olarak çalışıyoruz.
Dönüşüm kültürel bir şey ve dönüşüm kültürü her ekosistemde birbirinden farklı. Türkiye’deki birçok büyük son kullanıcı firmanın ilgisini çektiğimizi görüyoruz ve güzel uygulamalara imza attığımızı düşünüyoruz. Dünyada yapılan dijital dönüşüm projelerine örnek olacak derecede güzel işler de ortaya çıkıyor. Eskiden bu uygulamaları görmek için Japonya’ya gidiyorduk ancak şimdi Japonya’daki iş ortaklarımız gelip buradaki uygulamalarımızı yerinde görmek ilgisini gösteriyorlar. Demek ki doğru şeyler yapıyoruz.
Endüstri 4.0’a uyum konusunda Türk sanayicisine nasıl mesaj vermek istersiniz?
Bütün bu süreçte bizi bu oyunun içerisinde tuttukları için Türk sanayicisine teşekkür ediyoruz. Biz bugün Endüstri 4.0’ı ve dijital dönüşümü konuşuyorsak, bu, Türk sanayicisinin geçtiğimiz 85 yılda yaptıkları sayesinde. Ankara’yı merkez alarak pergelle 3 saatlik bir uçuş yolculuğu dairesi çizseniz, göreceksiniz ki endüstrinin bu yeni evresinin etki edeceği başka bir üretim gücü yok bu bölgede. Bölgenin en iddialı üretim gücü olmamızı sağlayan Türk sanayicilerine tekrar teşekkür ediyoruz.
Mitsubishi Electric olarak biz de güçlü bir üretici firmayız ve bu konuda büyük bir tecrübemiz var. Türk sanayicileriyle tecrübelerimizi paylaşıyoruz.
Ben en önemli dönüşümün zaman dönüşümü olacağını düşünüyorum. Dönüşümün en kısa zamanda olması ve zamanın verimli kullanılması konusu çok önemli.
Bu dönüşümün neferi olacak insan kaynağı konusu da çok önemli, çünkü insan olmadan dönüşüm olamaz. Yeni süreçlerde makinalar sisteme dahil olacaksa bile o makinalar insanlarla birlikte çalışacaklar. Daha aydınlık fabrikalar olacak, daha verimli çalışmalar ve insanlar için katma değerli işler yapılacak. Dolayısıyla yetişmiş ve gelişmiş insan kaynağına çok ihtiyacımız var. Bu süreçleri desteklemek ve sanayinin insan gücü ihtiyacının karşılanmasına bir nebze de olsun katkıda bulunmak için biz de YÖK’ün listesindeki 39 üniversitenin 17’sinde fabrika otomasyon sistemleriyle ilgili laboratuvarlar kurmaya gayret ediyoruz. Bazı özgün liselerde de öğrencilere rol modellik yapmak için bazı örnek projeler gerçekleştiriyoruz. Sonuçta insan kaynağının bu ülkede her alanda gerekli olacağına inanıyoruz.
Cem Kıbrıslı: “Mitsubishi Electric fabrika otomasyonu ailesinin her endüstri için bir çözümü var”
Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Ürün Yönetimi Departman Müdürü Cem Kıbrıslı ise sorularımıza şu yanıtları verdi:
Sizi tanıyabilir miyiz? Mitsubishi Electric Türkiye’de hangi pozisyonda görev yapmaktasınız?
İsmim Cem Kıbrıslı. Yaklaşık 8 yıldır Mitsubishi Electric’te çalışıyorum. Mitsubishi Electric’teki iş yaşamımın 4 senesini Japonya’daki ana fabrikamız Nagoya Works’te, Servo Motion Ar-Ge departmanında geçirdim. 2 sene önce Mitsubishi Electric Türkiye’ye döndüm ve şu an Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Ürün Yönetimi Departman Müdürü olarak görev yapıyorum.
Fabrika otomasyonu alanındaki ürün gruplarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?
Mitsubishi Electric; fabrika otomasyonu çözümleri, şalt ekipmanları, enerji analizörleri, inverterler, motorlar, servo sürücüler, PLC’ler, HMI’lar, SCADA’lar, robotlar ve CNC ürünlerinden oluşan tüm gamın Ar-Ge’sini yapan, dizayn eden ve üreten bir firma. Mitsubishi Electric fabrika otomasyonu ailesinin her endüstri için bir çözümü var.
Ağırlıklı olarak hangi sektörlere çözüm üretiyorsunuz?
Mitsubishi Electric ilk günden beri makine üreticilerine çok özel çözümler sunan ve onların rekabetçiliklerini ve performanslarını bir üst seviyeye taşıyan, tüm ürünlerin entegre olarak kullanıldığı çözümler sunan bir firma konumunda. Talaşlı imalat, Cam, Ahşap, Tekstil, Otomotiv, Gıda, Paketleme, Baskı, Vinç, Pompa, kompresör ve lastik imalatı sektörlerine çözüm üretiyoruz. Örneğin makine üreticilerini ele alacak olursak, Mitsubishi Electric Türkiye olarak müşterilerimizle birlikte uygulamalarına özel çözümler geliştirmenin yanı sıra pazardaki ihtiyaçları tespit ederek Japonya’daki fabrikamıza iletmek ve katma değer yaratmak en temel görevlerimizden biri. Mitsubishi Electric’in bu çalışmayı dünya çapında her ürün grubu ve her bölge için ayrı ayrı hassasiyetle yürüttüğünü söyleyebiliriz.
WIN Eurasia 2019 fuar konsepti hakkında bilgi alabilir miyiz?
Mitsubishi Electric olarak en alttan en üste kesintisiz olarak haberleşebilen entegre sistemler sunuyoruz. Dolayısıyla standımıza gelen ziyaretçilerin öncelikle kendilerini bir fabrikanın içerisindeymiş gibi hissetmelerini istedik. Hemen her sektöre çözümler sunan bir firmayız ancak elbette fuar alanında belirli sektörler seçmek durumunda kaldık. Buradaki her endüstri duvarında, o endüstriye yönelik özel çözümlerimizi sergiliyoruz. Standımızın ortasında sergilenen Cube Enterprise Çözüm Platformu ise kesintisiz haberleşme sağlayan CCLink IE ile sahadaki bilgiyi toplayıp yorumlayabilen ve anlamlı verilere dönüştüren, ardından bu damıtılmış verileri buluta aktarıp bu bilgiden yeni analizler üreten bir platform. Artık “dijital fabrikalar zamanı” ve biz de Cube Enterprise Çözüm Platformu sayesinde veriyi toplayıp yorumlayarak ve saha ile IT arasındaki köprüyü kurarak her endüstride dijitalleşmeyi sağlıyoruz.
Dijitalleşme konusunda önde gelen düşünürlerden bazıları, 2022’de sahada yaratılan verinin yüzde 70’inin sahada kalacağını, sadece yüzde 30’unun buluta çıkacağını belirtiyor. Sahada mikrosaniyelerde gerçekleştirilen uygulamalar, bulutta saniyelere, hatta dakikalara çıkabiliyor. Ayrıca bulutlar, gönderilen veri kadar ücretlendirme yaptıklarından, her bilgiyi buluta göndermek çok da mantıklı olmayabilir. Bulutun asıl gücü esnek bir veri işleme platformu olmasından geliyor. Bu nedenle bize göre sahada toplanan bilginin de belirli bir damıtmadan geçtikten sonra buluta ulaşması daha verimli sonuçlar ortaya çıkaracak. “Edge Computing” dediğimiz uygulama, aslında bulutta yapılan analitik analizin bir örneğinin sahada devamlı olarak mikrosaniye mertebesinde veri toplanması ve yorumlanması olarak ifade edebiliriz.
Mitsubishi Electric olarak bu fuardaki amacımız her endüstri için geliştirdiğimiz çözümlerimizi sergileyip, fabrikaların dijitalleşmesinde kolay bir arayüz olabileceğimizi, İş ortaklarımıza; onların çözüm partneri, e-F@ctory partneri olduğumuzu göstermek ve dijital fabrikalar yolunda birlikte yürüyeceğimizi göstermek için buradayız.
Türkiye’de inanılmaz bir potansiyel ve güç var. Ancak bunu birlikte ve disiplinli çalışarak sürdürülebilir bir başarıya dönüştürebileceğimize inanıyoruz.
WIN Eurasia 2019’da metal işleme sektörüne özel olarak sunduğunuz çözümler hakkında bilgi alabilir miyiz?
Örnek olarak metal işleme sektörü, pek çok üreticiyle çalıştığımız ve başarılı olduğumuz bir sektör. Metal işleme standımızda motion kontrolör içinde çalışan G-Code Kütüphanesi sergiliyoruz. Normal bir CNC kontrolör G-Code işler, sabit bir tezgâhtır. Bizim WIN Eurasia 2019’da sergilediğimiz sistemin en büyük özelliği ise hareketli bir hatta senkron olarak, G-Code ile işleme yapabiliyor olmamız. Bizim motion kontrolörlerimize, G-Code’ların yanı sıra robot kinematik kütüphaneleri de mevcuttur. Bunlar birbiri ile de kombine edilebilir. Yani bir robot kinematiği ve iki, üç ya da dört eksenli bir robot yerleştirip, bunun hedef pozisyonunu GCode’dan çıkarttırıp üst üste bindirip çalıştırabilirsiniz. Bu sayede örneğin bir hat üzerinde giden bir pastanın üzerine robot kol ile isim yazabilirsiniz. Ayrıca eksenlerin yaptıkları iş parametrik olarak kolayca değiştirilebiliyor. Buradaki en büyük sorun entegrasyon. Bizim sistemimizde ise tüm bunları çok büyük kolaylıkla birbirine entegre edilebiliyor.
Ayrıca servo sürücülerimiz otomatik kazanç ayarı yaparak ilk kurulumda makinenin karakteristiğini tanıyıp üzerinde oluşan vibrasyonları harici bir sensöre ihtiyaç duymadan hissedip filtreleme yapabiliyor ve devamında değişen makine karakteristiğine kendini adapte edebiliyor.
Bakım konusunda ise servo sürücülerimizde standart olarak makinaların sürtünmelerini ölçerek vidalı millerde bir eskime varsa, bu durum bir arızaya sebep olmadan uyarı verebilecek önleyici bakım sistemlerini sağlıyoruz. Ayrıca arıza olduğunda arıza anına kadar olan servo verileri kaydedip arıza tespitini kolaylaştıracak fonksiyonlar mevcut.
Servolarımızdaki bu özellikler endüstriyel ekranlarımızla da entegre olarak rahatça kullanılabiliyor.
Mitsubishi Electric’in fabrika otomasyonu alanındaki en büyük farklarından biri de Multi CPU çalışan iQ-R Platform sistemimiz. Bir RACK üzerinde dört ayrı CPU birbirine eşlenik ve senkron çalışabiliyor. Bu sayede bir üretim hattında ya da bir sistemde böl-yönet yapabiliyorsunuz. Bu sayede de farklı CPU’ları kendi içerisinde basit ve kolay bir şekilde programlayabiliyorsunuz. Ayrıca bu şekilde çevrimler çok hızlı ve hassasiyet de yüksek olabiliyor. Harici bir program yazımına gerek kalmadan CPU’lar arka planda birbirleriyle sürekli haberleşiyorlar. Kombine edebileceğiniz CPU’lara PLC, Motion, CNC, Robot, Safety ve C++ gibi örnekler verebiliriz.
Türk sanayisini Endüstri 4.0 açısından nerede görüyorsunuz?
Üreticilerin artık sadece fiyat olarak rekabetçi makineler yaparak satabileceklerine inanmadıklarını ve bir katma değer ekleme arayışı içinde olduklarını görüyoruz. Bu arayış da üreticileri, dijital dönüşümde adımlarını hızlandırmaya götürecek diye düşünüyoruz. Bu durum pazar için de geçerli. Türk makine üreticileri de daha rekabetçi olabilmek için bu ivmelenmeyi hızlandırmak durumundalar. Bu konuda adım atan ve atmak isteyen pek çok firma olduğunu da görüyoruz. Dolayısıyla negatif bir tablomuz olduğunu söyleyemeyiz, ancak daha verimli ve disiplinli çalışarak potansiyelimizi kullanabileceğimizi düşünüyoruz.