Makina mühendisliği okuduğum dönemde birçok üniversitede henüz branşlaşma yoktu. Çoğumuz genel mühendislik eğitimi alarak öğrenimimizi tamamladık. Benim gibi birçok sınıf arkadaşım, seçtiğimiz projelerde, tezlerde veya seçmeli derslerde ileride çalışmak istediğimiz alanlarda kendimizi branlaştırmaya çalıştık.
Bugün ise köklü üniversitelerin makina mühendisliği bölümlerinde; enerji, otomotiv, imalat, konstrüksiyon, iklimlendirme vb. yan dallar mevcut ve öğrenciler ilgilerini çeken alanları seçiyor.
Hemen hemen tüm mühendislik eğitimlerinde de artık dal seçmek daha yaygın hale gelmiş durumda. Bu alanların yanı sıra çokca aranan bir başka meslek de satış mühendisliği. İş ilanlarına baktığınızda, mühendislerin yaklaşık %10’unun satış departmanları için arandığını görüyoruz. Kimileri satışı küçümsese ve “pazarlamacı” olarak görse de, bazıları için satış çok çekici bir meslek.
Satış mühendisine tahsis edilen şirket aracı, laptop, cep telefonu gibi yan haklar bu işi cazip hale getiriyor. Sabit maaş dışında verilen prim de cazibeyi artıran önemli bir etken elbette. Üstüne üstlük bir de takım elbisenizi giyip, geziyorsunuz! Oh, ne âlâ!
İşte dışarıdan tam da bu şekilde görülen satış mühendisliği, özellikle de yeni mezun birçok mühendis için bir fırsat olarak görülüyor ve ne yapmam lazım, neleri öğrenmem gerekir diye başlıyorlar araştırmaya.
Peki bunun bir okulu da olmadığına göre, nasıl olacak?
Mesleğe yeni başladığım yıllarda, henüz 25-26 yaşlarında iken, bir şirketi ziyarete gitmiştim ve şirketin ortakları olan bir çift ile görüşmüştüm. Her ikisi de mühendis olan çift, çalıştıkları kurumdan emekli olmuşlar ve özel makina tasarımı ve üretimi yapan bir şirket kurmuşlardı. Şirket ortağı olan beyefendiye, üzerinde satış mühendisi yazan kartvizitimi verdiğimde, hangi bölümden mezun olduğumu sormuş ve cevabımdan sonra da bana, “Yazık. O kadar eğitim almışsın. Neden mühendislik yapmıyorsun? Bu sattığın ürünleri satmak için lise mezunu olmana bile gerek yok” demişti.
O beyefendiye açıklama yapmaya çalışsam da beni dinlememiş ve yaptığı mühendisliği bana övmüş ve beni küçümsemişti. Fakat ben hiç alınmamış, hiç demoralize olmamıştım.
Yaptığım işin, yapabileceğimin en iyisi olduğunu biliyor ve bu yolda ilerlemek istiyordum. Kaldı ki, o zaman kullandığım şirketin havuz aracı henüz klimalı ve hidrolik direksiyonlu değildi. Bir şirket laptopum ve cep telefonum yoktu, üstelik prim de almıyordum. Ama biliyordum ki, “satış” benim dünyamdı ve bu alanda çalışmaya devam etmeliydim. 10 yaşında sahilde ciklet satarak bulaşmıştım satış işine. Babamın tüm vazgeçirme çabalarına direnmiş ve bana toptancıdan 2 kutu Tipitip almasını sağlamıştım. O cikletleri satarken aldığım keyfi anlatmam imkansız.
Peki neler yapmalı, nereden başlamalı?
Hangi eğitimden geçmeli?
Sattığınız ürün hakkında bilgi sahibi olmak, en önemli husus ama satış yapabilmek için kesinlikle yeterli değil. Geniş kapsamlı ürün bilgisi dışında, uygulama alanı ve kullanım yerleri hakkında derin bilgi birikiminiz olmak zorunda. Ayrıca rakipleriniz ve onların ürünleri, üstün ve zayıf noktaları hakkında da altyapıya sahibi olmalısınız.
Müşteri davranışlarını irdelemeyi ve analiz etmeyi, ihtiyaçlarını tespit edebilmeyi, iyi iletişim kurmayı, vücut dilinizi kullanmayı, güzel ve akıcı konuşmayı, ikna yeteneğinizi ve etkili sunum yapmayı alacağınız muhtelif eğitimlerle geliştirebilirsiniz. Geliştirmeli ve bir fark yaratmalısınız zaten! Aksi takdirde şirketiniz müşterilere katalogları e-mail ile gönderir ve siparişleri toplardı, size de ihtiyacı olmazdı. Size ihtiyaç duyulduğuna göre bir farklılık yaratarak ek fayda sağlamanız beklenmektedir, bunu sağlayabilmek için de yukarıda sıraladığım özelliklere sahip olmanız gerekmektedir.
Peki bunlar yeterli mi?
Maalesef yeterli değil. Tüm bu bilgiler haricinde bir de unutmamanız gereken şey, satışın bir yaşam biçimi olduğudur. Siz müşteri ziyaretlerine giderken, gezmeye gitmiyorsunuz, iş üretmeye gidiyorsunuz. Yeni insanlar tanımak, yeni fabrikalar, uygulama yerleri görmek, ihtiyaca göre çözüm üretmeye ve buna göre de ürün sunmaya gidiyorsunuz. Müşterilerin de sizden beklediği süreklilikle budur. Buradaki anahtar kelime sürekliliktir. Bu bir kerelik bir iş değil, mütemadiyen olması gereken bir işleyiştir.
Akşam oturmuş, ailenizle keyifli bir yemek yerken veya tatilde deniz kenarında güneşlenirken de müşteriniz sizi arayabilecek ve sizden problemini çözmeniz için yardım isteyebilecektir. Düşünsenize sizi arayan müşterinize “Şu anda tatildeyim, güneşleniyorum” dediğinizi. Ağzınızla kuş tutsanız, o müşteriyi geri kazanma ihtimaliniz asla olamayacaktır.
Tam da bu yüzden satış bir yaşam biçimidir ve eğer bu yaşam biçimi sizin kişiliğinize uygun değilse asla ve asla satış işine bulaşmamalısınız. İstediğiniz kadar satış teknikleri, pazarlama, iletişim, sunum teknikleri eğitimleri alın ve kendinizi geliştirin; eğer bu yaşam biçimi sizin karakterinize uymuyorsa emin olun sonra çok pişman olabilir ve başarısızlıkla satış kariyerinizi noktalamak zorunda kalabilirsiniz. İşte tam da bu yüzden satışcı olmak zordur.
Bazılarınızı maalesef hayal kırıklığına uğratacağım; ben sonradan satış mühendisi olunamayacağını, satış mühendisi olarak doğulacağını düşünenlerdenim. Çünkü öncelikle yaşam biçiminiz, karakteriniz bu işe uygun olmalı. Yani temel olmalı ki, üstüne kat çıkabilesiniz. Yoksa emin olun, binanız kolayca çöker.