Connect with us

Bilim İnsanı

Demiryollarının Babası George Stephenson

Published

on

İlk buharlı lokomotifi tasarlayan İngiliz George Stephenson, “demiryollarının babası” lakabıyla anılır.

9 Haziran 1781 tarihinde, 18. yüzyıl İngiltere’sinin kömür madenciliğiyle tanınan köyü Wylam’da doğan George Stephenson’un çalışma hayatı babasının da bir işçi olarak çalıştığı köyündeki kömür madeninde başladı. Bu madende farklı görevler üstlenen Stephenson, süreç içerisinde, kömür yüklü kantarları çekecek lokomotiflerin inşa edilmesinde başrolü oynadı. George Stephenson hiç okula gitmedi ve okuma yazmayı kendi çabalarıyla öğrendi. 

25 Temmuz 1814 tarihinde, George Stephenson  tarafından tasarlanan ve bir demiryolu üzerinde çalışan ilk buharlı lokomotif “Blucher” test edildi. Gücünü, o zamana kadar yapılmış en iyi buhar motorundan alan lokomotife, Prusyalı bir generale ithafen Blucher adı verilmişti. Stephenson’un buharlı lokomotifi 4 mil hızında ilerliyor ve 30 ton ağırlık yüklü 8 vagonu çekiyordu.

Demiryolları ve lokomotifler için çalışmayı ölümüne kadar sürdüren Stephenson, 1825 yılında, daha sonra Locomotion” olarak adlandırılan dünyanın ilk buharlı yolcu treninin yapımına da öncülük etmiştir. Locomotion, ilk seferinde 450 yolcu taşımış ve 15 mil hızına ulaşmıştır.

1829 yılında ise yine kendi tasarımı olan “Rocket” üretildi. Buharla çalışan Rocket, ilk seferinde Liverpool’dan Manchester’a yolculuk yaptı ve saatte 22 kilometre hızla 12.942 kiloluk bir yük çekti. Stephenson, sonrasında da çalışmalarını sürdürmüş ve hayatı boyunca 16 farklı motor tasarlamıştır.

Ölümünden sonar “Demiryollarının babası” olarak anılmaya başlanan George Stephenson, 12 Ağustos 1848 tarihinde hayata veda etmiştir.

Türkiye'nin alanında en özel yayınlara sahip medya grubu MONETA'nın sektörel dergi ve portallarının yönetimine katkıda bulunmaktayım. MONETA bünyesinde yeni nesil yayıncılık anlayışıyla içerik yönetimini geliştirmeye devam ediyoruz.

Bilim İnsanı

Feza Gürsey kimdir?

Published

on

By

Bilim kadını Prof. Dr. Remziye Hisar (1902-1992) ile tıp doktoru ve fizikçi Dr. Reşit Süreyya Gürsey’in (1889-1962) ilk çocukları olarak dünyaya geldi.

Feza Gürsey, fizik okumaya lise öğrenciliği yıllarında karar verdi. Galatasaray Lisesi’ni 1940 yılında birincilikle bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi öğrencisi oldu, 1944 yılında da Fizik-Matematik Bölümü’nden birincilikle mezun oldu. M.E.B. sınavını kazanarak İngiltere Imperial College’a gitti.  Burada 1945-50 yılları arasında Prof. Dr. H. Jones’ın danışmanlığında doktora çalışmalarını yaptı. 1950’de Kuaterniyonların alan teorisine uygulanmaları konusunda yaptığı çalışması, onun için de yaşam boyu sürecek bir araştırma ilgisinin odak noktası oldu. Bu dönem içerisinde “Tek boyutlu bir istatiksel sistem” ve “İki bileşenli dalga denklemleri üzerine” başlıklı iki önemli makale yayımladı. 1951-57 yılları arasında Ord. Prof. Dr. Cahit Arf’ın desteği ile İstanbul Üniversitesi Tatbiki Matematik Kürsüsü’ne asistan olarak atandı. 1953 yılında “Spinli elektronların klasik ve dalga mekaniği” adlı tezi ile doçent oldu. 

1957-61 yılları arasında, Atom Enerjisi Komisyonu’nun bursu ile ABD’de Brookhaven Ulusal Hızlandırıcı Laboratuarı’nda çalıştı, araştırmalar yaptı. Bu dönemde Brookhaven Ulusal Hızlandırıcı Laboratuarı, Princeton İleri Çalışmalar Enstitüsü ve Columbia Üniversitesi’nde fizik dünyasında çok ileri düzeyde çalışma yapanlar ile birlikte çeşitli çalışmalar yürüttü.

Gürsey, 1960′lı yıllarda “Kiral Bakışım” kuralını ortaya koyarak uzay-zaman bakışım çalışmalarına önemli katkı sağladı. M. Günaydın ile birlikte yürüttüğü çalışmaları (1974-76) sonucunda, bileşik bir E6 grubunun içerdiği “oktonyon” cebirinin renk dinamiği ile ilgisi olduğunu kanıtladı. Bu çevrede adını duyuran ilk çalışması, yük bağımsızlığı ve Baryon korunumu ile Pauli Transformasyonunun ilgisini konu edinen makalesidir.

1961 yılında ABD’den Türkiye’ye dönen Gürsey, Prof. Dr. Erdal İnönü’nün ısrarları ve uğraşları sonucunda Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Teorik Fizik Bölümü’nü kurdu ve orada profesör olarak çalıştı. Bu dönem içinde Türkiye’de teorik fizik alanında yapılan çalışmaları canlandırmayı başardı. 

1965-74 yılları arasında Yale Üniversitesi’nin Teorik Fizik Bölümü’nün teklifi üzerine, ODTÜ’deki görevinden ayrılmak istemeyen Gürsey, Yale Üniversitesi’nin konuk profesörlük görevini kabul etti ve ODTÜ-Yale üniversiteleri arasında dönüşümlü olarak lineer olmayan kiral modeller, konform simetri, genel görelilik üzerinde çalışmalarını sürdürdü. 1974 yılında Yale Üniversitesi Fizik Bölümü’ndeki konuk profesörlüğü sürekli duruma getirildi; izni kaldı ve ODTÜ’den ayrılmak zorunda bırakıldı.

Feza Gürsey, 1971 yılından 1991 yılında emekli oluncaya kadar Yale Üniversitesi Fizik Bölümü’nde çalıştı. 19 Ocak 1977’de temel parçacık fiziğine yaptığı katkılardan dolayı Sheldon Glashow ile birlikte Oppenheimer Ödülü’nü aldı.

Prof. Gürsey’in aldığı diğer ödüller şunlardır: 1969 TÜBİTAK Bilim Ödülü, 1977 S. Glashow ile birlikte J.R. Oppenheimer Ödülü; R. Griffiths ile Doğa Bilimlerinde A. Cressey Morrison Ödülü, 1979 Einstein Madalyası, 1981 College de France’da Konuk Profesör ve College de France Madalyası, 1984 İtalya Cumhurbaşkanı’nın Commendatore Nişanı, 1986 Roma’da Konuk Profesörlük ödülü, 1989 Türk Amerikan Bilimcileri ve Mühendisleri Derneğinin Seçkin Bilimci Ödülü, 1990 Galatasaray Vakfı Madalyası. 1993’te Ankara’da kurulan Türkiye’nin ilk bilim merkezine de onun adı verilmiştir. En önemli eseri, “Parçacık Fiziğinde Simetri”dir (Symmetries in Particle Physics).

Prof. Gürey, 1991 yılında emekli olduktan sonra Türkiye’ye döndü ve Boğaziçi Üniversitesi’nin davetini kabul ederek Fizik Bölümü’ndeki odasına yerleşti. Aynı yıl yakalandığı prostat kanseri nedeni ile 13 Nisan 1992’de Yale Üniversitesi Hastanesi’nde vefat etti. 

Continue Reading

Bilim İnsanı

19. yüzyılda matematik ve fiziğe damga vuran bir bilim kadını: Sonja Kowalewsky

Published

on

By

15 Ocak 1850’de Moskova’da aristokrat bir ailenin kızı olarak doğan Sonja Korvin Kroukowka, küçük yaşından itibaren matematiğe ilgi duymaya başlamıştı. Yaşadığı dönemin en önemli kadın matematikçisi olmakla birlikte, 19. yüzyılda kadınların yükseköğrenim alanındaki hak mücadelesinin de simgelerinden biri olmuştur.

Heidelberg Üniversitesi’nde öğrenim gören Sonja Korvin Kroukowka, burada devrin önemli akademisyenlerinin derslerini takip eder ve eliptik fonksiyonlar, fizik gibi konularda kendisini geliştirir. Yaptığı çalışmalarla kısa sürede kendisini göstermiş ve hem Avrupa’da hem de Rusya’da ünü yayılmaya başlamıştır. 1874 yılında diplomasını alıp ülkesi Rusya’ya döndüğünde ne orada ne de Avrupa’da kendisine uygun bir çalışma ortamı olmadığı fark etmiş ve matematiğe ilgisi kaybolur gibi olmuştur. 1878 yılında ise bir kız çocuğu dünyaya getirmiştir. 1880 yılında artık kendini yeniden ve tamamıyla matematiğe verir. Bu dönemde, “kristal bir ortamda ışığın yayılması problemi”ni ele almıştır.

1884 yılına gelindiğinde, İsveçli matematikçi Mittag-Leffler’in gayretleriyle Stockholm Üniversitesi’nden akademik kadroya katılır. 1889 yılına gelindiğinde ise burada ömür boyu profesör unvanı alır. 

1888 yılı noelinin arifesinde, bir katı cismin sabit bir nokta etrafındaki dönmesini açıklayan araştırmasıyla Fransız İlimler Akademis’nin Bordin Ödülü’nü kazanır. Jüriye göre araştırmasının o kadar ayrıcalıklı bir değeri vardı ki, ödülün miktarı önce bildirilen 3000 franktan 5000 franga yükseltilir. 

Sonja Satürn’ün halkası teoremi ile de uğraştı. Matematik fizikte, ikinci mertebeden kısmi türevli diferansiyel denklemler üzerindeki yayınlarıyla ünlü Fransız matematikçileri Darboux ve Hadamard’la Sonja Kowalewsky ismi de yer almaktadır.

10 Şubat 1891 günü Stockholm’de hayata gözlerini yumdu. (Kaynak: matder.org.tr)

Continue Reading

Trendler

Güç Aktarım Sistemleri - Redüktörler, Rulmanlar, Motorlar, Sürücüler sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et